center> _________________





https://img.webme.com/pic/w/webmaster-arac/5buton.gif

Hurriyet.www.gazetealemi.com Zaman www.gazetealemi.com Radikal www.gazetealemi.com Milliyet www.gazetealemi.com Bugun www.gazetealemi.com Turkiye www.gazetealemi.com Vatan www.gazetealemi.com Sabah www.gazetealemi.com Yeni Safak www.gazetealemi.com


   
  hersey turkıye icindir
  YAHYALI VE TANITIMI
 
Yeni say
 
 

 

Geçmişten Günümüze Yahyalı Tarihi 


Türk Fethi Öncesi Yahyalı
Yahyalı, ilkçağ (M.Ö.3500-M.S.375)’ın iki önemli merkezi olan Kapadokya ile Çukurova arasında oldukça stratejik bir bölgede bulunmaktadır. Geçirdiği jeolojik safhalar sonunda, Orta Anadolu’yu kaplayan bir denizin ortasında yükselen Erciyes, etrafına lavlar fışkırtmış, zamanla çevresindeki sular çekilmiş ve 3916 m.’lik yüksekliği ile Orta Anadolu’nun en yüksek, münferit dağı olarak günümüze kadar gelmiştir.
Taşeli Yaylası ile Aladağlar arasında uzanan ve Orta Toroslar denilen sıradağların iç kıvrımı üzerinde, yani Çukurova’nın kuzeyinde yer alan Yahyalı, M.Ö.2000-1200 yıllarında Hititler, M.Ö.1200-700 yılları arasında Frigler sınırına dahildir.

M.Ö.500’lü yıllarda Persler, M.Ö.300’lü yıllarda Büyük İskender’in hakimiyet sahasına dahil olan Yahyalı ve civarını M.Ö.1. yüzyılda Roma İmparatorluğu içinde görürüz. Bu İmparatorluğun M.S.395’de ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma hakimiyeti, yaklaşık yedi asır devam edecektir.

Jeopolitik yapı itibariyle önemini hala muhafaza eden bölge daha çok askeri amaçla kullanılan tarihi bir geçit üzerinde bulunmaktadır. Ortaçağda yollar üç amaç için kullanılırdı. Ticaret, orduların geçtiği sefer yolları, kutsal yerlere gitme yolları. Orta Anadolu’yu Çukurova’ya bağlayan dört önemli yol bugün de mevcuttur.

Ortaçağ’da Yahyalı henüz yerleşim merkezi değilken Faraşa önemli bir sanayi ve maden kentidir. Tarihi vesikalarda Faraşa demir madeninin asırlarca işletildiğini hatta Kayseri’de bulunan tarihi eserlerin demir malzemelerinin bbbbbbundan temin edilmiş olduğunu öğreniyoruz.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında bile saban demiri, kazma, balta, dahra vs. demir aletler Faraşa’lı Rumlar tarafından yapılıyor, Yahyalı ile birlikte Kapadokya bölgesinin de ihtiyacı karşılanıyordu.

Yahyalı, ilkçağ (M.Ö.3500-M.S.375)’ın iki önemli merkezi olan Kapadokya ile Çukurova arasında oldukça stratejik bir bölgede bulunmaktadır. Geçirdiği jeolojik safhalar sonunda, Orta Anadolu’yu kaplayan bir denizin ortasında yükselen Erciyes, etrafına lavlar fışkırtmış, zamanla çevresindeki sular çekilmiş ve 3916 m.’lik yüksekliği ile Orta Anadolu’nun en yüksek, münferit dağı olarak günümüze kadar gelmiştir.Taşeli Yaylası ile Aladağlar arasında uzanan ve Orta Toroslar denilen sıradağların iç kıvrımı üzerinde, yani Çukurova’nın kuzeyinde yer alan Yahyalı, M.Ö.2000-1200 yıllarında Hititler, M.Ö.1200-700 yılları arasında Frigler sınırına dahildir.M.Ö.500’lü yıllarda Persler, M.Ö.300’lü yıllarda Büyük İskender’in hakimiyet sahasına dahil olan Yahyalı ve civarını M.Ö.1. yüzyılda Roma İmparatorluğu içinde görürüz. Bu İmparatorluğun M.S.395’de ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma hakimiyeti, yaklaşık yedi asır devam edecektir.Jeopolitik yapı itibariyle önemini hala muhafaza eden bölge daha çok askeri amaçla kullanılan tarihi bir geçit üzerinde bulunmaktadır. Ortaçağda yollar üç amaç için kullanılırdı. Ticaret, orduların geçtiği sefer yolları, kutsal yerlere gitme yolları. Orta Anadolu’yu Çukurova’ya bağlayan dört önemli yol bugün de mevcuttur.Ortaçağ’da Yahyalı henüz yerleşim merkezi değilken Faraşa önemli bir sanayi ve maden kentidir. Tarihi vesikalarda Faraşa demir madeninin asırlarca işletildiğini hatta Kayseri’de bulunan tarihi eserlerin demir malzemelerinin bbbbbbundan temin edilmiş olduğunu öğreniyoruz.Cumhuriyet’in ilk yıllarında bile saban demiri, kazma, balta, dahra vs. demir aletler Faraşa’lı Rumlar tarafından yapılıyor, Yahyalı ile birlikte Kapadokya bölgesinin de ihtiyacı karşılanıyordu.

Sekidağı, Belen, Ayvan, Akbaş, Tahrana ve Dömbere mevkiilerinde bulunan kösürelikleri günümüzde, Türkiye’nin en büyük demir rezervlerine sahip olup halen işletilmekte olan Attepesi ve Kızıl maden ocakları tamamlamaktadır.

Kavak ve Dutlu Musluk’ta rastlanan yer altı seramik künkleri(pağ) ile kaleler arasındaki su şebekeleri, ayrıca İnbaşı’ndaki Zebil tapınak sütunları, Köşk deresindeki su teknesi, Kavak ve Göğoluk’ta bulunan Sunaklar, Kale’de ortaya çıkarılan mermer lahit ve talan edilmiş yüzlerce maşatlık, höyük ve tapınak kalıntıları bölgenin, İlkçağ-Ortaçağ boyunca devamlı uygarlıklara sahne olduğunu göstermektedir.

1080-1375 yılları arasında, Ermenistan krallığı önceleri Bizans ile doğudan gelen Türkler arasında bir tampon görevi yaparken, sonraları tamamen Türk devlet ve beyliklerinin arasında sıkışıp kalacak ve ancak onlara vergi vermek suretiyle ayakta durabilecektir.

Türk Fethi Sonrası Yahyalı :

Selçuklular Dönemi
Çok kalabalık bir Oğuz(Türkmen) kitlesi 1047 senesinde Türkistan’da Nişapur’a geldi. O’nlar, orada Büyük Selçuklu beylerinden İbrahim Yinal bu Türkmenlere ‘memleketim sizin oturmanıza imkan verecek kadar geniş değildir. Bu sebeple doğrusu şudur ki Anadolu gazasına girdiniz, Allah yolunda cihad yapınız ve ganimet alınız.
Ben de arkanızdan gelip size yardım edeceğim’ diyordu. Nitekim bu suretle Doğu Anadolu vilayetleri Türkmenlerle doldu. Selçuklu ordusunun himayesi sayesinde Türkmenler Anadolu’da çok ilerlediler.

1040 Dandanakan Savaşı’ndan sonra Türkler batıya doğru akmaya başlarlar. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in emriyle 1059’da Selçuklu ordusu Anadolu’ya girer.
İkiye ayrılan Türk ordusundan Savuk’un kumanda ettiği birinci kol Kayseri’ye gelir ve Sivas üzerine yürür. Selçuklu ordusunun yaklaştığını duyan Vaspurakan hanedanının prensleri Develi’ye kaçarlar.

Oğuz boylarından Develi-oğulları aşireti de Malzgirt Zaferinden sonra Danişmendliler’le birlikte gelerek bugünkü Yukarı Develi’ye yerleşmişlerdir. Dev Ali türbesinin kitabe tarihi 1094 olup bu da yerleşmenin 1071’den sonra olduğu görüşünü kuvvetlendirmektedir.
Yahyalı ve Develi’ye yerleşen her iki aşiretinde (Yahyalıoğulları-Develioğulları) Danişmendli Melik Ahmat Gazi’nin maiyetinde geldiklerini söyleyebiliriz.

Büyük İslam mücahidi Battal Gazi’ye izafe edilen bazı kerametler, ilçemize adını veren Yahya Gazi için de söylenmektedir. Şöyle ki; küffarla mücadele ederken şehid düşen Yahya Gazi, kellesini koltuğuna alarak bir süre daha kılıç sallar, nihayet bugünkü türbesinin bulunduğu yere yıkılır.

Yahyalı’nın halen mevcut üç mahallesinde (Camiikebir, Yenice, Gazibeyli) Cumhuriyet dönemine kadar birer medrese olduğu bilinmektedir.İslam ve Türk devletlerinde dini ve sosyal müesseseler genellikle vakıf arsaları üzerine kurulurdu. Bu arsaların devri ve satışı, hele amacı dışında veya şahıslar tarafından kullanılması hemen hemen imkansızdı.

O halde Yahyalı’da kurulmuş olan bu medreselerin zamanla yıkılıp yeniden yapılsa bile ilk kuruldukları yerleri muhafaza ettikleri kuvvetle muhtemeldir. Günümüze ulaşan rivayetlere göre Gözbaşı suyu etrafında kurulan Gazibeyli Mahallesine adını veren zat Gazi Bey olup, Yahyalı’nın kurucularındandır. Zaten Yahyalı’nın bir diğer adı da Gazibeyli’dir.

11. yüzyıl sonlarında Türkiye Devleti’nin idari bölünüşüne göre Kayseri bölgesinde oluşturulan Kayseri Beyliği; Kayseri, Kırşehir, Yozgat, Nevşehir ve Niğde’yi içine alıyordu. Daha sonraları Selçuklu Devleti yedi ana bölgeye ayrılmıştır. Bunlardan birisi de Kayseri bölgesi idi ve buraya gelen dört belde mevcuttu.
Bu beldeler; Kayseri, Niğde, Ereğli ve Ermenek idi. Yahyalı’ya yerleşen küçük Türkmen grubu daima Niğde etki sahasına dahil olmuş, ikinci derecede Kayseri bölgesi içinde yer almıştır.

Anadolu’da Bizans-Selçuklu mücadelesi başladığında Ermeniler’in çoğu Selçuklular’a vergi ödeyen, Bizans’la da iyi geçinen küçük prenslikler kurmaya başlamıştır.
1083 yılından sonra Antakya, Maraş, Adana, Niğde, Kayseri yörelerinde Bizans etkisi tamamen kalkmıştır. Kilikya Ermeni Krallığı’nın geçici hakimiyetinin ise bugünkü Habib Köprüsü’ne(49) kadar ulaştığını görüyoruz. Zebil adını taşıyan mağara-mezar da bunları doğrulamaktadır.


Yahya Gazi,Seyid Ali, Benli Gazi gibi büyüklerin önderliğinde bölgeyi yurt edinen Türkmenler, Danişmendliler ile birlikte Aanadolu’ya gelmelerine rağmen kısa sürede Aanadolu Selçuklu Devletine tabi olmuşlar, bölge de kendilerine verilmiştir.


Çünkü Süleymanşah ve halefleri eski Türk göçebe hukukuna göre toprakları köylülere dağıtıyor ve devlet mülkiyeti altında herkesin tasarrufuna imkan veren bir mir’i toprak rejimi kuruyorlardı.

Beylikler ve Osmanlılar Dönemi :

Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra Develi, Karahisar önce Eratnaoğulları’nın eline geçer. Develi Karahisar’daki bir cami kapısında bulunan 1346 tarihli kitabede Eratna’ya ‘Sultan’ünvanı verildiğini görüyoruz.
Kadı Burhanettin Ahmed’in insiyatifi ele geçirmesiyle kendi adına, aynı sınırlarda devam ettirmesi üzerine Yahyalı ve civarı, Kadı Burhanettin devleti hakimiyetine girmiştir. Niğde, 1398 yılına kadar Karamanoğulları elindeyken Kayseri DeveliKarahisar henüz Kadı Burhanettin ülkesine dahildirler
.
1397 kış ortalarında Kadı Burhanettin, ordusunun Dağılmasından istifade etmek isteyen Türkmenler’den bir bölüğün Develi’ye geldiğini öğrendi. Bunları yola getimeye karar vererek has askeri ile onlara karşı harekete geçti. Göçebe Türkmenler af dileyerek bağlılıklarını arz ettiler. Hükümdar da emniyet düşüncesi ile bunları sürgün ederek Kayseri dolaylarına yerleştirdi.
Daha sora istila korkusuyla dağlık bölgeye çekildiler. Karamanoğlu İbrahim Bey Kayseri ve Develi havalisini ele geçirdi. Sivas’ıda tehtide başladı. 1436-1437 kışında Karaman kuvvetleri Amasya Beylerbeyi Yörgüç Paşa’yı sıkıştırdılar. Bundan sonra Niğde, DeveliKarahisar, Develi bölgeleri Karamanoğulları ile Osmanlılar arasında çeşitli mücadelelere sahne olacak, zaman zaman bu iki Türk Devleti arasında el değiştireceklerdir.

1471’den itibaren Osmanlılar, yalnız Konya Ovası’nı değil Toros dağlık bölgelerini ve İçel’i de alarak Akdeniz’e kadar bütün Karaman ilini inkiyat ettirmek için esaslı seferlerine giriştiler. Kayseri ise daha evvel I.Beyazıt’ın oğlu Süleyman Çelebi’nin, Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey’i Mağlup etmesinden sonra 1398’de Osmanlı hakimiyetine girmiştir.

Yahyalı’nın dağlık köylerinde ve Aladağ yaylalarında göçebeliği halen devam ettiren Varsaklar, Şehzade Cem-2. Beyazıt mücadelesinde Cem’i desteklemişlerdir. Cem   Sultan   Hicaz’dan   Karaman’a   döndüğünde    Turgut oğlanları ile Varsak boy Beyleri ittifak ederek Sultan Beyazıt ile savaşmışlardır.
Varsak’lar , Karamanoğullar’na tabi oldukları gibi yine Karamanoğulları’nın politikaları doğrultusunda zaman zaman Memlüklüler ile de işbirliği yapmışlardır.

Osmanlı döneminde Yahyalı ve civarının, isyan ve ayaklanmalarda ön planda yer almıştır. 1603 yılında ünlü eşkıya Tavil Mehmed’in Kırşehir, Aksaray, Kayseri ve Niğde yörelerinde büyük tahribat yaptığı buralardaki köylerde esaslı boşalmalar olduğu görülmektedir.
1691-1696 yıllarında Rakka, Halep bölgesine nahledilen Türkmen aşiret oymaklarından Musacalu, Hacılar, Akbaş gibi oymakların devamı halen Yahyalı’da meskundurlar. Bunlardan Lekvanik mukataasına bağlı Akbaş oymağı, Rakka bölgesinin Mağaracık Köyü’ne yerleştirilmiştir.

İçel ve Alaiye sancaklarına iskanları kararlaştırılan bölük taifesinden Karahacılu cemaatine bağlı oymaklar, 1701 yılı baharında Yahyalı bölgesine gelerek Köşk, Numa, Özbek, Süleymanfakılı ve Saruca Köyleri ahalilerine çeşitli zulüm ve teaddileri yüzünden, köy halkının yerlerini terk etmelerine yol açmışlardır. Ayrıca Keskin mukataası emini Bektaş, Cami pazarı adlı mevkiide üçyüz kadar eşkiyanın hücumuna uğrayıp malları yağmalanmış, adamlarından bazıları yaralanıp bazıları da öldürülmüştür.

Bunun üzerine Yahyalı nahiyesi, ahalisi kadıya şikayette bulunarak meskur oymakların iskan mahalleleri olan İçel ve Alaiye’ye nakledilmelerini istemişlerdir.
1699 yıllarında Rakka’ya iskanları emredilen ancak iskan yerlerine gitmeyerek 2-3 yıldan beri Develi Ovası’nda sakin bulunan Güngördü, Delili ve Kırıntılı cemaatlerinden dörtyüz kadar eşkıya Niğde, Bor, Ürgüp, Ulukışla, Kaymaklı, Kayı ve Ereğli kazaları etrafında gezerek harman zamanı ahalilerin mallarını yağmalıyorlar, yol kesiyorlar ve insanları öldürüyorlardı.

Zulüm, teaddi ve tacavüzlerinin nihayeti olmadığı hakkında Karaman ile Niğde mutasarrıfları, Karaman Ereğli’si, Ulukışla, Bor, Kaymaklı, Yahyalı, Niğde ve Kayı kadılarının arzları üzerine 1702 Ocak ayında Maraş Beylerbeyisi Rışvan oğlu Halil Beye gönderilen bir emirle, adı geçen cemaatlerin, bulundukları yerden kaldırılarak Ayas İskalasinden gemilerle Kıbrıs’a nakledilip boş ve harabe yerlere iskanları istenmiştir.

Göçler taifesinden ifraza tabi Alcı ve Çakal Demircilü cemaatlerinden 60 kadar hane, iskan bölgeleri olan Ayas, Berendi ve Kınık caniklerini terk ederek Yahyalı nahiyesindeki köylere gelip ahalinin meralarına, ekinlerine zara vermişler, hayvanlarını yağmalayarak insanları katletmişlerdir.
1703 tarihinde Adana valisine, Kayseri mütesellimi ve ifraz voyvodası gönderilen emirle meskür cemaatlerin iskan mahalleleri olan Ayas, Berendi ve Kınık’a yerleştirilmeleri istenmiştir.

18. yüzyılda devlet otoritesinin zayıflmasıyla, artık salyane ve çeşitli vergi toplama işlerine, devletin dışında kişilerin de el atığını görüyoruz. Kayseri kazasında Yahyalı sakinlerinden Bektaşoğullarıyla Madazlıoğullarna çeşitli tarihlerde (reayanın salyane işlerine karışmamaları) uyarıları hiçbir işe yaramamıştır. Konya ve Adana cihetlerinde meskun Danimedli aşireti, Erciyes yaylasına gelerek bu yöredeki diğer aşiret ve oymakları da şekavete teşvik etmiştir.
Bunlardan Yahyalı ve Göstere’de bulunan Recepli aşireti 1731 tarihli fermanı aliler mukavimce Rakka’ya sürgün edilmişlerdir.

Adana’dan Kayseri ve Sives’a kadar zaman zaman etkili olan ünlü Kozanoğulları 1865’te sürgün ve zorunlu iskan yolu ile itaat altına alınmışlardır. Osmanlıya meydan okuyacak kadar bölgesel güce sahip olan bu derebeyliğin batı kolu Yahyalı Kayseri havalisinide kaplıyordu. Aileden olmamakla birlikte Kozanoğllarının güvenilir adamlarından Solak Ağa Yahyalı ve civarına Kozanoğulları adına adeta hükmetmekteydi.

Son Kozanoğlu Ahmet Bey, Solak Ağa’nın kızını almıştı. Ancak Kütahya’ya sürgüne gönderilirken boşadı. Ahmet Bey, daha sora İstanbul ve Trablusgarp’a sürgün edildi. Hatta Trablusgarp’da genç yaşta ilim tahsil eden Hoca Zühtü Efendi ile tanışan Ahmet Bey, Hoca’ya son derece saygı duymuş, ardında namaz kılmış ve kendisinin dönemeyeceğini söyleyerek Yahyalı’da bulunan mülklerini Hoca’ya bağlamıştır. Yahya Efendi medresesinde uzun süre müderrislik yapan Kayseri’li Mustafa Efendi’nin kardeşi olan Hoca Zühtü Efendi, Yuları Köyündeki harımla birlikte günümüz Madazı Camii güneinde ve batısında bulunan arsaları satarak Kayseri’ye gitmiştir.

Kozanoğullarından intikal eden bu arsalardan Kocaçay’ın batı kıyısında bulunana Karadervişler adlı sülale satın almış olup halen oturmaktadır. Diğeri ise Solak Ağa soyundan Mecmuttun Solak’ın oğullarına geçmiştir. Buraya halk arasında ‘Derebey Köşkleri’ denmektedir.

Cumhuriyet Dönemi :

İdari Teşkilatlanma
Kayseri; Merkezi Konya olan Karaman eyaletine bağlı bir liva iken 1846’da yapılan idari düzenleme ile Bozok eyaletine bağlanmıştır. Tuncer Baykara bu bağlanışın 1856’da olduğunu bildirmekte, Kayseri’ye bağlı altı nahiyeyi de şöyle sıralamaktadır.

Develi, Karahisar-ı Develü, Kozanlu, Zamantı, Kustere ve Sarıoğlan. 1864’te başlayan çalışmalar sonucu 1867’de yürürlüğe giren Vilayet Nizamnamesi ile Sancak yapılan Kayseri, 1876’da Ankara vilayetine dahil edilmiştir. Bu tarihte Nefs(Merkez ilçe), İncesu ve Develi 3kaza, Kustere(Tomarza) ve Karahisar(Yeşilhisar)’dan ibaret 2 nahiye  ve 181 köyü bulunmaktadır.
1923’de Cumhuriyet ile birlikte il olan şehren adı da Kayseri olrak kabul edilmiştir. Osmanlı döneminde uzun süre Develi Karahisar’a bağlı bir karye olarak varlığını sürdüren Yahyalı, 19. Yüzyılda zaman zaman Niğde ile Kayseri arasında yer değiştiren bir kaza durumundadır.

1870’de Niğde Vilayeti’ne bağlı bir belde iken 1913 yılında belediyeliğe dönüştürülür. 1927’de Develi ilçesine bağlı bir bucak merkezi(nahiye) olarak gördüğümüz Yahyalı 1954 yılında, 6324 Sayılı Kanun ile ilçe yapılarak Kayseri’ye bağlanmıştır(65).

Milli Mücadele’de Yahyalı :

Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918)’nden sonra Fransızlar tarafından işgale girişilen Çukurova bölgesinde, Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle bir Kuva-i Milliye oluşturulmuştu. Komutanlığına Kemal Doğan, komutan yardımcılığına da Osman Tufan’ın getirildiği bu milli kuvvetlerin amacı, işgalci düşmanı bölgeden atmaktı.
Ermenilerden de destek alan Fransızlar, yalnız Çukurova’yı işgalle kalmayarak Orta Anadolu Bölgesine de sarkmak niyetinde idiler. Bu amaçla Kozan’dan sonra ikinci hedef olarak Develi’yi seçmişlerdi. Hedefleri doğrultusunda Gezbel yolu ile, Zamantı-Yahyalı hattında iki koldan ilerlemeye başladılar. 6 Kasım 1919 günü Develi'ye gelen Kemal Doğan ve Osman Tufan Bey’ler, bölge halkını teşkilatlandırmaya girişiler.
Buna göre Yahyalı’da, atlı ve yaya olarak 50 mevcutlu bir müfreze vücuda getirirler. Bu müfreze; öncelikle Kozan’ın vaziyeti hakkında bilgi toplayacak, Kozan-Adana şosesini gözetleyecek, Tümükkale mevkiinde bulunan Aydınlı aşireti ile bağlantı kurarak düşmanın Kozan-Adana ulaşımına engel olacaktı. Tomarza ve Niğde’nin yardımı da sağlanarak 80 atım cephanesi ile birlikte iki toplu dağ bataryası 8 Mart 1920 günü Develi emrine verildi.

  Yahyalı’dan ayrıca 100 mevcutlu bir gönüllü müfrezesi kuruldu. Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Mustafa Kemal’in 3 Mart 1920 tarihli emirleri  doğrultusunda 20 Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa (Cebesoy)’nın, Binbaşı Kemal Doğan’a gönderdiği talimatnamenin 3. Ve 4.
Maddeleri şöyledir:

Madde 3 : Niğde böldesinde tertip edilen müfrezeler, Şimdiye kadar karalaştırıldığı gibi Karaisalı bölgesine geçeceklerdir. Yahyalı’da bir nizamiye bölüğü ile milli müfrezeler, Binbaşı Kemal Bey’in tertipleri gibi Sis dolaylarına hareket edeceklerdir. Develi ve Tomarza’daki nizamiye bölüğü ile milli müfrezeler ve Develi’ye gelecek olan cebel takımı, doğrudan doğruya Kemal Bey kumandasında Haçın (Saimbeyli) bölgesine hareket edecektir.

Madde 4 : İşgal bölgesi içindeki harekat, Binbaşı Kemal Bey’in tertibatına özellikle tarafımdan umumi talimat arasında fark, Feke’nin muhasaradan kurtarılması üzerine, Develihisar’daki  iki nizamiye bölüğünün Yahyalı’ya gelerek Yahyalı’da kalmasıdan ibarettir. Harekatın en son talimatla yapılması ve Feke, Haçın, Sis civarında yapılan durum hakkında sık sık malumat verilmelidir.

Faraşa (Çamlıca)’da bulunan Ermenilerin jandarmalık ve mihmandarlık yaptıkları Fransızlar, Habib Köprüsü yanına karakol kurmuşlar, daha beriye geçememişlerdir. Bir diğer düşman kolu da Barazama (Ulupınar) Köyü yakınındaki 7 odadan oluşan ve büyük bir kaya içerisine oyulmuş vaziyette bulunan çok katlı mağaraları karakol olarak kullanmışlardır.

Yahyalı’daki milis kuvvetlerinin başında Emin Bey (Develioğlu) bulunmaktadır. Ayrıca  Niğde 41. Fırkasına bağlı bir tabur Şükrü Efendi komutasında Yahyalı’ya gönderilmiştir. Şimdiki Ulu Camii yanındaki medreseye yerleştirilen tabur askerleri, geldiği gün havaya ateş açarak geldiklerini, Ermeni ve Fransız’lara ilan etmişlerdir.
41. Fırka komutan yardımcısı Yarbay Mümtaz Bey’in teşvik ve çalışması ile başta Hacı Kamil Hoca, Klavuzoğlu Hasan Hüseyin Ağa olmak üzere, ayrıca bir milis teşkilatı kurulmuştur.

Dikme, Karaköy, Avlağa, Çamlıca, Ulupınar köyleri halkıyla birlikte Aydınlı aşireti ve diğer aşiretlerinde yardımlarını alan Yahyalı halkı, düşmanın büyük bir kısmını imha ettiği gibi Develi’ye ulaşmalarını da engellemişlerdir.

Dikme, Çamlıca köylerinde bulunan yerli Ermeniler’den hayatta kalanlar apar topar bölgeyi terk etmişler bazı Ermeni kızları ise evlenerek bu köylerde kalmışlardır.

 

fanın içeriği
















Erciyeste Allah Lafzı


 

Kapuzbaşı Yolunda Allah Lafzı

 


 

Başında Kalp Şekli Olan Buzağı

 


 


 

 
   
 
Benim sayfamda kaldığın süre:

saniye!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol